Seçim Sonrası Fena Karışacak Çarşı!

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yurtdışı haber sitelerinde enteresan bir haber vardı. “Türkiye Hazinesi, kredi temerrüt takaslarını aşağı çekmek için bankalardan dolar tahvili almasını istedi.”

Her ortamda, dolarda, faizde, enflasyonda, işsizlikte… Gerçek olmayan verilerle yol almaya çalışıyor Türkiye… El atmadıkları, suni değerleme yapmadıkları bir burası kalmıştı.

İşe yarar mı? Gözlerin seni ele veriyor, sen de biliyorsun…

Eurobond alarak kredi temerrüt takaslarını düşürülebilir mi? Teoride yapılabilir. Ne işe yarar? Türkiye daha düşük maliyetle borçlanabilir.

Durun biraz başa saralım… İyice bir anlatalım.

Dünya piyasalarında Türkiye’nin borçlarını ödeyememe riskinin sigorta fiyatlanması çok yüksek yerlere geldi. Kısaltması üç harfli “CDS” deniliyor.

Anlamını ister “kredi temerrüt takası” ister “işiniz duaya kaldı” şeklinde çevrilebilirsin. Böyle bir fiyatlamaya sahipken kim sana neden borç versin? Gider rulette kırmızıya veya siyaha basar… Neredeyse aynı ihtimal…

Kim Türkiye’ye borç verecek?

Bu CDS’ler kredi notuna benziyor ama farklı dinamiklerle çalışıyor. Devletlerin borcunu ödeyememe riskini almak istemeyen borç verenler için genellikle yatırım bankaları üzerinden verilen bir hizmet olarak sunuluyor.

Organize bir kurum değil… Bir çeşit borsa… Anlık fiyatlanıyor. Alıcısı var, satıcısı var. Finans terminallerinde sigortalayanların verdiği oranlar ile oluşuyor. Yani devletler pek müdahale edemiyor.

Peki nasıl yapılıyor o zaman? Gider Türk tahvilini alırsın. Sigorta yaptırmazsın. Haliyle diğer tahvil alanların sigorta primlerini düşürmesini umarsın… Yani kuyuya taş atarsın.

Türkiye’nin CDS’i şu sıralar 700 seviyesine kadar çıktı. Bunun finans piyasalarındaki anlamı Türkiye’nin ödemeler dengesi krizine girmesine az kaldı.  

Bu durum bizi nasıl etkiler? Yurt dışından borç para bulma maliyetleri çılgın atar. Tefecileri bile kıskandıracak oranlar havada uçar… Onlar bile cesaret edemez kolay kolay…

Alt tarafı 203 milyar dolarcık lazım!

Önce Amerika kaçtan borçlanıyor diye bakıyorsunuz. Peki aynı ekonomi mi Amerika ile Türkiye? Bana mı daha rahat borç verirsiniz, Koç Holding’e mi? Aynı hikâye…

Amerikan borçlanma senetleri yüzde 4 ile fiyatlanıyor diyelim. Türkiye’nin “ya ödeyemezse” riskine karşı sigorta pirimi de ekleyelim.

İşte Türkiye’nin CDS’i burada devreye giriyor. O 700 puanlık CDS için borca “yüzde 7 faiz” daha ekle anlamına geliyor. Haliyle dolar bazında ödeyeceğimiz kredinin faizini yüzde 11’e çıkıyor. Katlanılamaz bir maliyet önümüze konuluyor.

Nitekim çıkan sonuç kesin faiz oranı değil… Daha yüksek veya daha düşük olabilir. Kimi sigorta yapmak istemez, risk alır, daha çok para kazanır. Kimi sigortayla uğraşmak istemez, hiç kredi vermez.

Borçlanmayalım o zaman! Nefis fikir ama mevcut borçları ödememiz gerekiyor.

Kısaca 75 milyar dolarlık Merkez Bankası eksi rezervi ve 203 milyar dolarlık kısa vadeli borç elde avuçta döviz kalmadığı, banknot matbaası döviz basamadığı için bir yerlerden para gelmesi gerekiyor. Tabii bu arada vereceğimiz cari açığın da bir yolla kapanması gerekiyor.

Türkiye ekonomisi için yolun sonu!

Borcun özel sektör veya kamuya ait olması fark eder mi? Etmez tabii ki? Neden? Özel sektör dışarıya borcunu Türk Lirası bazında ödeyemeyeceği için parasını dövize çevirip kapatacak veresiye defterini…

Şirket Türk Lirası verip dövizi kimden talep edecek? Bozdurduğu kurum yani bankasından… Banka, parayı yolladığı Merkez Bankası’ndan… Elinde döviz kalmamışsa Merkez Bankası neyi verecek?

Merkez Bankası net döviz rezervi eksi 75 milyar dolarda olduğuna göre tükenmiş bir kıymetin rasyonel fiyatı olmaz… Dolar yarın 27’ye çıksa kimse şaşırmayacağı gibi talep de durmaz.

İhtiyacın olan fakat basamadığın bir para birimi… Yaktık gemileri, dönüş yok artık geri… Türkiye ekonomisine ayırdığımız sürenin yavaş yavaş sonuna gelindi.

Seçim Sonrası Fena Karışacak Çarşı!